Optisyenlik, insanlığın görmeyi merak etmesiyle temelleri atılmış bir bölüm. Dışarıdan basit gibi görülen ancak içerisine girilince her meslekte olduğu gibi incelikleri ve zorlukları bulunan bir bölüm. Her sektör bir ihtiyaç doğrultusunda doğuyor, büyüyor ve bazen değişim gösteriyor. Bu mesleği seçecek kişiler öncelikle şunu bilmeli ki; bu iş sağlık mesleğidir.
Optisyenler; insanların görme organlarındaki anatomik veya fizyolojik bir bozukluğunun giderilmesi veya hafifletilmesi için optik araç ve gereçler kullanır. Optisyenlik programını bitirenlere optisyen unvanı verilir.
Türkiye’de göz alanında hiyerarşide göz hekiminden sonra optisyen gelir. Yurtdışındaysa göz hekimi, optometrist, optisyen şeklindedir. Ancak optometri Türkiye’de aktif olan bir bölüm olmadığından dolayı göz sağlığına hizmet eden iki meslek grubu vardır.
Göz hekiminin reçetelendirmiş olduğu refraksiyon kusuruna göre (miyopi, astigmatizma ve hipermetropi) basit anlamıyla kişiye en uygun çerçeve ve camı seçerek montajını gerçekleştirir. Sağlık olgusu ön planda tutulsa da mesleğin aynı zamanda moda ile etkileşim halinde olan bir sektör olduğunu göreceksiniz. Optisyenlik mesleği için sağlık, moda ve ticaret iç içe diyebilirim. Ancak sağlık ile ticaret birlikte hoş duran kelimeler değil. İhtiyaca arz üretir ve sağlığı ön planda tutarsanız insanların sizi tercih etmesine sebep olursunuz. Bu da kendi marka kimliğinizi oluşturmanızı sağlayarak sizi ön plana çıkarır.
Optisyenlik bölümü aslında Türkiye’de çok da eski olmayan bir bölüm diyebilirim. Bağlı olduğumuz 5193 sayılı kanunumuz 2004 yılında yürürlüğe girdi. İlk olarak 1992 senesinde açılan Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Optisyenlik Programı’ndan mezun olanların 2004 yılına kadar hiçbir yetkisi bulunmuyordu. Acı bir süreç ne yazık ki.
Osmanlı döneminde bu meslek eğitimi usta-çırak ilişkisi üzerine kurulmuştu. Aslında halen çoğu yerde bunu görebiliriz. Bu meslekte en önemli şeyin, her şeyde olduğu gibi eğitim olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden seçeceğiniz üniversitedeki eğitim kalitesini araştırmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Eliniz ince işçiliklere çok yatkın olabilir. Çok iyi bir atölyeci olabilirsiniz. Zayi oranınız çok düşük olabilir. Harika gözlükler ve çok estetik işler yapıyor olabilirsiniz. Ancak bu yeterli değil. İdeal optisyenlik; bilgi, tecrübe, zanaat ve kişiliğin birleşmesiyle oluşur. Çünkü buna mecburuz. Saygın bir meslek olmak ve bunu korumak istiyorsak bize çok iş düşüyor. Her sektörün içine düşmüş olduğu ve kurtulamadığı en iyi benimcilik, ayrımcılık ve alaylı/mektepli kavgası gibi gereksiz işlerin peşinden gitmemekle başlarsak muhasır medeniyetler seviyesine bir nebze olsun yaklaşabiliriz.
Kendinize bir çizgi çekin. Renginiz belli olsun. Doğru bildiğiniz yoldan ilerleyin. En önemli şey bu. Sizi kimsenin yıldırmasına izin vermeyin. Mesleğe ilk adım attığımda “senin ellerin çok büyük, vida tutamazsın. Senden gözlükçü olmaz” diyenler de oldu. “Biz eğitimlileri hiç sevmeyiz, ukala optisyenler” diyen de oldu. Boşverin. Gülüp geçin. Çünkü adım attığınız bu meslek gerçekten çok değerli ve özel. Birilerinin net görmesi ve sonrasındaki şaşkınlığına şahit olmak mükemmel bir deneyim.
Eski yıllarda -optisyenin bulunmaz bir nimet olduğu yıllarda- optisyenlik diploması alan tabiri caizse at koşturuyordu. O günlerin bir gün biteceği belliydi. “Diploma alayım, kiraya vereyim, yan gelir olsun” düşüncesiyle çok boğuştuk. Şu an sınavsız geçişin kalkmasıyla birlikte bunda düşüş oldu. 2013 yılında sınavsız geçiş kalktı ve 2012 yılında 7 üniversitesi eğitim verirken şimdilerde 50'ye yakın bir sayıda vakıf ve özel üniversitelerde eğitim veriliyor. En acı kısım da bu artışın eğitim kalitesiyle aynı oranda olmaması. Yalnızca birkaç üniversite, öğrencilerinin iyi donanımda mezun olmasını sağlayacak adımlar attı. Bu anlamda birçok üniversite yetersiz laboratuvar, eksik kaynak, sektör bilgi ve tecrübesi yeterli olmayan öğretim görevlileriyle eğitime devam etmekte.
Yıllar önceki forumlardaki konuları bulup “Optisyenlik bölümünde çok para var. En kötü kiraya veririm.” zihniyetindeyseniz bu bölüme gelerek pişman olacağınıza %100 eminim. Ancak bu alana ilgi duyuyorsanız, seveceğinizi düşünüyorsanız ya da sektörün içerisinde olup bir de diplomasını alayım bu işin diyorsanız bu mesleği sevip başarılı olacağınıza eminim. Çünkü her meslekte işini iyi yapan insanlara ihtiyaç var. “Zaten açız, iş yok” diyen insanlara aldırmayın. Başka bir mesleği de tercih etseniz bunları söyleyecek muhakkak birileri olacaktır. Önceliğiniz mesleğinizi sevmek ve en iyi şekilde yapıyor olmak olsun. Başarı, para, saygınlık zamanla gelecektir. Şu an hali hazırda asgari ücretle çalışan optisyenler de mevcut. İyi standartlarda işini iyi yaparak çalışan, iyi ücret alan optisyenler de mevcut. Buradaki kıstas sizin bu alandaki uzmanlığınız diyebilirim. Asgari ücretle çalışan bir optisyen ve 4–5 bin TL ve üzeri maaşla çalışan bir optisyen görebilmeniz muhtemel.
Optisyenlik iş imkanları
Optisyenlikte iş olanaklarına baktığınızda şu an için önünüzde iki seçenek mevcut. Kendi iş yerinizi açabilirsiniz. Buna sahip olduğunuz diplomayla yapabilirsiniz. Ancak bunun için yeterli bir sermayenizin ve bilgi birikiminizin olması gerekmektedir. Bu anlamda tabiri caizse pişmeniz gerekiyor. Diğer seçenekse bireysel/kurumsal firmalarda optisyen/mesul müdür olarak çalışmak.
Kamuda istihdam için çalışmalar yapılsa da hali hazırda optisyenlik atamasıyla alakalı net bir şey söz konusu değil. Optisyenlik mesleğinde atama olmadığını bilmeyip bu mesleği seçen kişi sayısı ne yazık ki çok fazla. Memuriyet mevcut dönemde rahat olarak gözüktüğü için birçok kişi sonrasında pişman olmakta. Optisyenlik mesleği için en büyük handikap belki de bu. Artan üniversite sayısıyla birlikte mezun olan optisyen sayısı da çok artmakta. Buna nasıl bir istihdam sağlanacak ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Bu süreçte kendinizi geliştirmeniz ve aranan kişi olmanız gerekiyor. Bugün bir hukuk fakültesi de işletme fakültesi de aynı durumda. Bu bölümlerin artısı daha geniş bir istihdam alanının olması.
Optisyenliğin geleceği ve istihdamı
İnsanların gözünde refraktif bozukluğu engelleyecek kalıcı bir çözüm bulunmadığı sürece optisyenlere her zaman ihtiyaç olacaktır. İlerleyen yıllarda istihdam için müesseselerde birden fazla optisyen çalıştırılması, optisyenlerin kamu hastanelerine ve kurumlarına istihdamı şu an gündemde. Optisyenliğin meslek tanımıyla ters düşse de artan mezun sayısıyla nasıl baş edilebilir göreceğiz. Optisyenlik müesseselerini denetleyen ve kontrol edenler yine optisyenler olmalıdır diye düşünüyorum.
Optik aletler, optisyenlik tarihi ve deontolojisi, göz anatomisi, görme optiği, kontak lensler, göz hastalıkları gibi birçok meslek dersi alacaksınız. Bunlarla yeni tanışıyor olacaksınız ve alabildiğiniz her şeyi almaya çalışın bu derslerden. Değişiklik gösterebilir ancak iki yaz stajınız olacak. Bunlar da işin pratiğini size gösterecektir. Teoriği ile pratiği birleştirdiğinizde harika bir optisyen olarak mezun olacaksınız.
Şimdiden aramıza hoş geldin sayın optisyen!