Akıllı lens sandığınız kadar akıllı mı?


Lazer teknolojileri ile akıllı lens aynı şey değil!

Lazer teknolojileriyle akıllı lens uygulamaları birbirinden farklı işlemlerdir. En çok karıştırılan ve sorulan şey sanırım bu. Excimer lazer ile gözün ön kısmında bulunan kornea tabakası lazer ile şekillendirilerek kırma gücü değiştirilir. Akıllı lens ameliyatında ise doğuştan gözünüzde bulunan doğal lens olan göz merceği alınarak yerine saydam şekilde üretilmiş suni mercek yerleştirilmektedir. Yani işlemlerin biri gözümüzün önündeki kornea tabakasına, diğeri ise gözümüzün içindeki doğal göz merceğine uygulanmaktadır. Bunu karıştırmamak gerek.

Akıllı lens sandığınız kadar akıllı mı?

Tıbbi terminolojide “akıllı lens” diye bir isimlendirme yok. Bu isimlendirme ne yazık ki lazer teknolojilerinde olduğu gibi etik olmamasına rağmen tamamen pazarlama yöntemi olarak ortaya atılmış ve insanlar üzerinde algı çalışması yapılmıştır. Esasına bakacak olursak “akıllı” kelimesi, kullanımı değişen koşullar karşısında kendiliğinden düzenleme yapan, o şartlara göre kendini ayarlayan anlamına gelmektedir. Oysa göz içine takılan bu “akıllı” lenslerin mesafeye göre uyum yapma özelliği yoktur. Yani fiziksel özellikleri duruma göre değişmemektedir. Sadece üç ayrı odak için ışığı bölmektedir. Bir önüne “Premium” kelimesi eklendi. Premium akıllı lensler… Ne kadar şatafatlı duruyor öyle değil mi? 

Akıllı lens sözcüğü ne yazık ki amacını aşarak kullanılıyor. Bu da hem hasta beklentisini arttırıyor hem de pratikte bazı sorunlara yol açıyor. Mesela akıllı lenslerin gereksiz katarakt ameliyatlarının önünü açması bu sorunların en önemlilerinden biridir diye Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu. Bu lenslerle ilgili pratikte yaşanan sorunlardan biri de kimi zaman katarakt sorunu olmayan kişilerde de bu lenslerin kullanılması ve bunun için ameliyat yapılması. Bu merceklerin takılabilmesi için hastanın kataraktı olmasa bile sanki kataraktı varmış gibi kendi doğal merceğinin alınacak olması büyük bir problemdir. Dolayısıyla katarakt ameliyatına ilişkin tüm riskleri taşıyor olmanız önemlidir.

Akıllı lens ya da premium akıllı lens yerine bilimsel adı “trifokal lens” ya da “çok odaklı lens” tanımını kullanmak daha doğru olacaktır. Çünkü “akıllı” kelimesi kullanıldığında haliyle hastanın beklentisi ve talebi artıyor. Burada anlatmak istediğim şey; ne lazer teknolojilerine ne de akıllı lens ameliyatlarına karşı olmak değil, ticarileşen tıp hizmetleri içinde bunun doğru olmayan bilgilerle hastalara tanıtılıyor olmasıdır.

Doğru bilgilendirme önemli!

Her şeyden önce bu lenslerin uygulanması için hastanın katarakt ameliyatı olması, yani hastanın mevcut doğal lensinin alınması gerektiği, hastanın bu ameliyata ilişkin tüm riskleri taşıdığı ve bu risklerin neler olduğu kişiye anlatılmalı. Mesela “gözüme akıllı lens taktırdım” diyen bir hastanın gerçekte katarakt ameliyatı olduğunu bilmediğini, kontak lens gibi sanki kolayca takılıp çıkarılan bir şey gözüne taktırdığını zannetmesi burada bir sorun olduğu anlamına geliyor.

Ameliyat sırasında gözün mikrop alabileceği, göz içi lensi yerleştirilen kesenin yırtılabileceği ve lensin arzulanan şekilde yerleştirilemeyeceği, lensin numara ölçümlerinde sapmalar olabileceği, ameliyat sonrası ışık halkaları ve yansımaları görülebileceği, kanama olabileceği gibi istenmeyen durumlarla karşılaşılma ihtimali kişiye mutlaka anlatılmalıdır. Pratikte “sadece akıllı lens takarak uzak-yakın görmeniz tamamen düzelecek, gözlükten ömür boyu kurtulacaksınız” söylemiyle hastaların ameliyat edildiğini, hastaların kendilerine aynı zamanda saydam olan lenslerinin alınacağından bahsedilmediğini görüyoruz. Bu, hastanın eksik bilgilendirilmesidir ve iradesinin yanlış oluşmasına yol açmaktadır.

Hastanın yaşı, işi, beklentileri, gözlük numaraları çok iyi değerlendirilip ameliyat sonrası neyi nasıl göreceği çok iyi anlatılmalıdır. Bir de bu lens takıldıktan sonra bir daha hayat boyu hiç gözlük ihtiyacı olmayacağı söylemi oluyor. Bu maalesef çok iddialı bir söz. Çünkü ameliyat sonrası zaman zaman geriye kalan kırma kusuru nedeniyle kişilerin gözlük takmaları gerekebiliyor. 40 yaşını aşan herkese bu lenslerin gerekli görülmesi, amacını aşan ve talep oluşturmaya yönelik olduğunu söyleyebilirim. Uygun ve doğru hastada çok iyi sonuçlar alınmakla birlikte, uygun olmayan hastada lensin ikinci bir ameliyatla çıkartılmasını gerektirecek rahatsızlıklar maalesef olabilmektedir.

Akıllı lens uygulamasında dikkat edilmesi gerekenler

Nasıl ki her araba ya da telefon aynı değilse her 3 odaklı mercek de aynı değildir. Her birinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları, kalite farklılıkları var. Kişinin mesleği, yaşam tarzı, okuma alışkanlığı bu mercek seçimine karar verilirken dikkate alınmalıdır. Mesela trifokal mercekler az da olsa kontrast kaybı yapabilmektedir. Dolayısıyla kişinin görsel detay içeren işlerle uğraştığı bir meslek grubunda olmaması gerekir. Ya da yoğun olarak gece araba kullanan biri için de uygun olmayabilir. Çünkü bu ameliyatlar sonrası yaklaşık on hastadan birinde ışıkların uzaması şeklinde huzursuz edici görüntüler ortaya çıkabilmekte ve bu sorular aylarca devam edebilmektedir. İyi planlanarak yapılacak ameliyat hazırlığı, belki de ameliyatın kendisinden çok daha önemlidir. Ameliyat sonrası takılan göz içi lensinin mutlaka sertifikasını almayı da unutmayın!

Ameliyat sonrası iyi görmek için temel şartları sıralamak gerekirse; çok iyi bir lens numarası ölçümü yapılmış olması, ameliyatın başarılı geçmiş olması ve akıllı lensin tam merkezlenerek göze yerleştirilmiş olması, sarı nokta ve gözün diğer bölümlerinde hiçbir problem bulunmaması gerekmektedir. Bu şartlar için de tecrübeli bir cerrah, A sınıfı ölçüm cihazları ve en yüksek kalite cerrahi malzeme kullanımı önem taşımaktadır.

Prof. Dr. Ahmet Akman’ın bir yazısında okumuştum: 

Tecrübeli bir cerrahın özelliği, neyi yapabildiğinden çok kime, hangi göze, neyin yapılmaması gerektiğine karar verebilmesidir.

Kimler için risk?

Akıllı lens, açık veya gizli şaşılığı olanlarda, kornea yapısında düzensizlik bulunanlarda, sarı nokta hastalarında, diyabete bağlı retina hasarında bu merceklerin kullanımının uygun olmadığı konusunda göz hekimleri hem fikir.

Özellikle yüksek miyop hastalarında sıradan katarakt ameliyatlarına göre daha fazla retina dekolmanı ve koroid kanaması gibi komplikasyonlarla karşılaşıldığı bilinmektedir. Bu durumlar, hasta ile mutlaka konuşulmalı. Yani yapılan işlem 5–10 dakikada göz içine konulan mercekten ibaret değildir.

Ameliyat süresinin kısa olması genellikle kişilerin bu ameliyatı ayaküstü kolay ve önemsiz bir ameliyat gibi algılamalarına yol açmaktadır. Oysa katarakt cerrahisi doktor açısından öğrenilmesi ve geliştirilmesi büyük çabalar gerektiren, deneyim isteyen oldukça zor bir ameliyattır.

Sonuç olarak eğer ki ameliyat öncesi değerlendirmeler doğru yapılır, kişiye doğru lens seçilir ve iyi bir ameliyat yapılırsa, bu lenslerin kullanımı, kataraktla birlikte presbiyopi tedavisi de sağladıkları için tabiiki işlevsel ve güvenli yöntemleridir. Bu lenslerle alakalı olarak teknolojik gelişmeler arttıkça ve her gün yenisi eklenen tekniklerle gelecekte çok daha iyi bir sonuç alınabileceğini düşünüyorum.
Daha yeni Daha eski